Bu işe giriştiğimden beri gözüme uyku girmiyor. Motivasyonum artsın diye birkaç ilaç desteği bile denedim. Büyük bir heyecan duyuyor ve hedefe yoğunlaşmak için elimden geleni yapıyorum. Öyle ya! İnsan isterse her şeyi yapar. Onun için de sonucunu düşünmeksizin uğraşır. Erkenden kalkıp kültür fizik yapıyorum. Sonra güzel bir duş ve traş. Sonra sağlam bir kahvaltı. Şimdilik gün içinde yapacağım görüşmelere yoğunlaştım. Öğle yemeğinde birkaç kişi gelip elimi sıkıp tebrik ettiler. Yine çok şık giyinmiştim ve restorana gelip gidenleri sempatik gözlerle süzüyordum. Benim girdiğim ortamlar hemen politikleşir zaten. Belediye Başkan Adayı oldum diye eminim tanıyanlar eliyle beni gösterip, umut verdiğimi konuşuyorlar. Bu da beni oldukça mutlu ediyor. Selamlaşıp konuştuğum herkes bana şans diliyor ve bana olan inançlarını dile getiriyorlar. Ben de onlara “Hiç şüpheniz olmasın, güveninizi boşa çıkarmayacağım.” Diye söz veriyorum. Oldukça şık giyindim. Aynadan kendime alıcı göz
Akşamüzeri dört katlı eski bir binanın yarı kırık camından güçsüz bir duman sızıyordu. İçeriden de gene güçsüz, uğultuya benzer bir ses duyuluyordu. “Ne zamandır iyi değilim. Bu karanlık yerden başka gidebildiğimiz bir yer yok. Ara sıra cadde de oturup zaman geçiriyorum. Bazen o köhne odadan hiç çıkmadığım oluyor. Nasıl olur bilmiyorum ama çıksam ne olacak ki. Zaten havalar soğuk.” Derin derin içini çekti. “Zaten havalar soğuk.” Bu sırada bu cümleleri uzaktan dinleyen Akif içeriden elinde çaydanlıkla geldi. Bir elinde demlik diğer elinde çaydanlığın altıyla elindekini dökmemeye gayret göstererek çaydanlığı eski masanın üzerine bıraktı. Masanın üzerinde bir gazete sayfası ve bir paket bisküvi vardı. Gözü gazeteye takıldı Akif'in. Bir süre gazeteyi süzdü sonra başını çevirip deminden beri konuşan Cihan'ın konuşmasını dinlemeye devam etti. Cihan anlatıyordu; “Bir de şu borçlardan kurtulayım, bankalar boğazıma kadar geldi. Sekiz senedir bak hesap ettim, sekiz sened